Sanatla mimarinin kesiştiği sınır çizgisinde ilerleyen üretimlerim, yalnızca estetik bir ifade değil; mekânların ruhuna dokunan, onları yeniden kurgulayan müdahalelerdir.

Her çalışmada amacım, bulunduğu ortamın işlevini unutmadan ona bir karakter kazandırmak. Mekânın hacmini, ışığını, dokusunu ve enerjisini hesaba katarak; orada yaşayanlarla bağ kurabilecek görsel yüzeyler yaratıyorum.

Mekânlara sanatı taşımanın tek yolu çerçeve asmak değil. Bazen bir duvarın kendisi, bir bar tezgahı, bir köşe alan ya da bir dış cephe; tam anlamıyla bir tuvale dönüşür.
İşte bu yüzden ürettiğim her şey, hem fiziksel olarak orada durur, hem de ruhsal bir iz bırakır.